hayvanat bahçesi macerası
hayvanat bahçesi macerası

3.21

İnsanlar olarak çoğundan nefret ediyoruz; politikacılardan, polisler, öğretmenler, komşu çocuklarından, kendini bir şey sananlardan, işimize engel olanlardan, düşüncesizlerden, çıkarcı olanlardan, bizi ahmak yerine koyanlardan, topuklu giyen kadınlardan, yemek yerken ağzını şapırdatanlardan, çıkma teklifimizi kabul etmeyenlerden, sigara içenlerden, yere tükürenlerden, çevreyi kirletenlerden, ağaç kesenlerden, trafik canavarlarından, meraklılardan, peşimizi bırakmayanlardan, yalan söyleyenlerden, doğru söyleyenlerden…

Hepsinden nefret ediyoruz. Daha pek çoğundan nefret ediyoruz. Ve sonra bakıyoruz ki geriye kimse kalmamış. Sadece sen kalmışsın. Ama bilmiyorsun ki bunları yazarken kendini en az altı kere saymışsın. Neyse kendimizi saymayalım. Ne yapacağız etrafımızdaki herkesten nefret ederken. Ben bir çocuğun yaptıklarını anlatayım.

İnsanları sevmiyormuş. Yalnızlığı seçmiş. Kendisine bir kukla yapmış. Ona istediği sıfatları takmış. Ama ondan da nefret etmiş. Çünkü çok sıkıcıymış. Sonra yeni bir kukla yapmış. Ona da istediği sıfatları takmış. Ama ondan da nefret etmiş birkaç gün sonra. Çünkü 2 numaralı kukla 1 numaranın kopyası hareketlere başlamış. Sonra düşünmüş bu böyle olmazmış. Kendisini kitap okumaya vermiş. Bir numara atmış kafasından, gitmiş bulmuş kitabı kütüphaneden. Mesnevi. Okumuş. İnsanları anlamış. Kimse mükemmel olamaz. Hata yapmak zorundayız çünkü insan olmanın şartı bu. Sonra çocuk, yapılan hataları kabullenmeyi öğrenmiş. İnsanları sevmeye başlamış.

Evet hepsini seviyormuş; fahişeleri, uyuşturucu satıcılarını, mahkumları, yaşlıları, futbolcuları, holiganları, arabesk dinleyenleri, boksörleri, çöpçüleri, düğünlerde silah patlatanları, bekçileri, dinsizleri, çılgınları, kapalıları, çıplakları, hemşireleri, karaborsacıları, korkakları, küfürbazları, siyahileri, televizyon izleyenleri…

Hepsini seviyormuş. Artık kendisine de seviyormuş. Ama ben bunu daha öğrenemedim. Biraz mankafayım ya da çok inatçı. Şu an yirmibirinci kuklayla oynuyorum. Umarım çok geç olmadan mesneviyi okuyabilirim.

Yoruldum aslında…

Uğur Atmaca