İlkbahar
O hain o korkunç o kokuşmuş yaratık.
Ne zaman yalnız olduğumu düşünsem gelir yamacıma
Yaklaşır usulca ve korkunç tiz sesiyle fısıldar
-Ölmelisin seni berbat insan,bir amacın yok senin, sevenin de. Yalancıyım sanma bak etrafına kim var şöyle bana;söyleyemezsin aptal insan çünkü kimse yok,kimsen yok sen bir hiçsin. Neden hala bu kadar arzu duyuyorsun hayatın seni çoktan bırakmış ellerine tutunmaya bana gel ben seni kucaklar, sıkıca sararım ve sonsuza kadar mesut oluruz.
Susmuştum uzun zamandır o kadar haklıydı ki sus diyemedim ona, zaten her zaman başkası haklıydı ben ben hiç haklı olamadım, biliyordu bu vaziyetimi ölüm ve kullndı hunharca daha fazla yakmak için canımı yaşarken öldürmek için…
Ama değişik bir şeyler oldu bir gün, bilge kuşlar geldi pencereme ve güzel sesleriyle aktardılar engin denizler misali zihinlerinde ki en güzel incilerden.
-Bizler çok gezdik, çok gördük sense hep aynı yerdesin. Hayat nedir bilemezsin o yüzden bu kadar kırılganlığın, bıkkınlığın. Hep aynı gibi her şeyin çünkü sen bir küresine kısılmışın küçük Melek, kendine gözyaşlarından kristal bir hücre örmüşsün. Kontrolünse sende değil dışarıya birkaç tuş koymuşsun. Hayatına giren-girdiğini sandığın ama aslında sana sadece dışarıdan bakan ve elini uzatıp kurtarmak için çabalamayan,sana bir sirk hayvanı imişsin gibi bakan insanlar almış kontrolünü. Bastıklarında bir şarkı çalmaya başlamış, el ayak çektiklerinde şarkı durmuş. İçin ürpermiş sessizlikte; sonra başka bir tuşa basmışlar mevsimlerini değiştirmişler. Hiç kimse sormamış sana hangi mevsimi seversin diye küçüğüm. Dediğimiz gibi bizler çok gezdik, çok gördük her mevsimi tattık. Senin için hep döngü haline gelmiş üç mevsimi de biliriz hiç yaşayamadığın o güzrl vakti de.
Kışlar soğuk ve sessizdir, fırtınaları kasvetlidir acıtır ruhunu ve bedenini
Sonbaharsa amansız ve dengesiz, kurutur ruhları ve bir bir döker yaprakları
Yazlar ise cehennem, kurak ve yakıcı. Başını döndürür, bunaltır
Ama bilmezsin bir mevsim daha var o en güzelidir, biz sana tarif ederiz ama önyargıya kapılmanı hiç istemeyiz. Şimdi mevsimlerden o mevsim, en güzeli. Kanatlarımıza bin küçük Melek seni götürelim, kucaklaş onunla…
-Kanatlarına binme sakın, seni korkunç yerlere bırakacaklar.
Veyahut kanatlarından bırakıp yerlerde parçalattıracaklar
İnanma onlara bana gel, sarıl bana seninle her daim olan biricik sevgiline Hiçbir şey demedim ona sadece gözümü kırptım, sonra camlarımı kırıp yüce kuşlara sarıldım.
Uçtuk, uçtuk mis gibi havayı içime çektim. Nemli gökyüzünün sıcak güneşini tenimde hissettim. Elma, vişne, kayısı ağaçlarına konduk bir süre ve ben onların harikulade çiçeklerinin kokusunu çektim. Sonra çiy damlaları ile ışıldayan otların arasına oturduk birazcık taze peynir, marul ve ekmekle karnımızı doyurduk.
Tekrar yola çıktık, hazırlık yapan böcekleri izledik ama ben en çok arı olmak istedim. O leziz özleri içime çekip doymak.
Ne güzelmiş bahar, ne güzelmiş ince yağmur ve yeniden doğmak…