hayvanat bahçesi macerası
hayvanat bahçesi macerası

Kaçak

Onu nerede, saat kaçta bulacağını çok iyi biliyordu. Yakalayabilmek için on yedi dakikası vardı. Gecenin karanlığı iyice çökmüştü. Pes etmeyecekti. Taksiciye “lütfen, daha hızlı olalım” diye seslendi. Taksici biraz asabi bir ifadeyle başını “tamam” manasında salladı.

Diğer tarafta kaçak, yorgundu ve yine kaçmak için son hazırlıklarını yapıyordu. Bu hayattan pek bir beklentisi kalmamıştı. Yine de kimseye şikâyet edemiyordu. Hep aynı şeyleri yaşıyordu. Bir yerden bir yere, çok fazla dinlenemeden kaçmak…

Taksi, onu yakalayacağı yere yaklaştığında trafik yoğunlaşmış, durma noktasına gelmişti. Tekrar saatine baktı. On iki dakika… Taksiyle gitmek yerine koşarak gidip gitmemeyi hesapladı. Riskli de olsa inmeye karar verdi. Siyah montunu giydi ve kapüşonunu örttü. Taksiciye parasını ödedikten sonra hışımla kapıyı açtı ve sol eliyle çantasını sıkıca kavrayarak koşmaya başladı. Siyah gece onu gizliyordu. Yıldızlar bile daha az parlıyordu sanki onu gizlemek için. Durmadan koşuyordu. Yakalayacaktı kaçağı.

Onu bulacağı yere yaklaştığında insan ve araç trafiği daha da çoğalmıştı. Taksiden inerek iyi bir karar verdiğini anladı. Koşarken ne kadar dikkatli olmaya çalışsa da birilerine çarparak ilerliyordu. İnsanlar sanki onun birini yakalamaya çalıştığının farkındaydı.

Mekânın kapısından içeri girerken karşıdaki büyük saate baktı. Son üç dakika… Hızlıca onu bulacağı yere yöneldi. Fakat aniden ona doğru dönen iri cüsseli bir adamla çarpıştı ve sırt üstü yere kapaklandı. Çanta elinden fırladı ve içindeki tüm eşyaları etrafa saçıldı. Bir an afalladı. Adam yerden kalkması için yardım ederken söyleniyordu “önüne baksana be kardeşim”. Tekrar saate baktı, iki dakikası kalmıştı. Yerdeki dağılan eşyalarına baktı. Mecburen onları toplamaya koyuldu. Asla yakalayamayacaktı.

Eşyaları topladıktan sonra tekrar koşmaya başlayacaktı ki şunu duydu “üçüncü perondaki trenimiz hareket etmiştir”.

Uğur Atmaca

Kaçak | Öykü