Leo ve Luna
Bir zamanlar dünya iki ülkeden oluşurmuş.Bir ülkenin adı Feza diğerinin adı Yerza imiş. Feza’da gök perileri,Yerza’da yer perileri yaşarmış.Bu iki ülke perileri bir türlü anlaşamazmış çünkü iki tarafta kendisinin daha üstün olduğunu düşünüyormuş.Gök perileri, yağmuru, rüzgarı, bulutları kontrol ettikleri için;yer perileri ise, toprağı işledikleri,madenleri çıkardıkları ve sayısız bitkiye sahip oldukları için övünürlermiş. Yıllardan beri süregelen bu düşmanlık yüzünden iki ülkenin halkının birbirleriyle görüşmeleri yasaklanmış.Aradan yıllar geçmiş gök ülkesinde Luna isimli bir peri kızı doğmuş.Bu kız çok tatlı,saf ve iyi yürekliymiş.Yer ülkesinde ise Leo isimli bir oğlan doğmuş. Bu oğlan çalışkan,merhametli ve yiğit bir periymiş. Bir gün Luna perinin canı çok sıkılmış.Yasak olmasına rağmen,merakını yenememiş ve yer ülkesine bakmaya karar vermiş. Kafasını bulutlardan eğdiği anda hayatında hiç görmediği güzelliklere şahit olmuş.Büyülenmiş adeta ve her gün Yerza’ya bakmaya başlamış.Bir gün bir su birikintisine bakıyormuş.Birden bir hışırtı duymuş önce ürpermiş daha sonra tekrar bakmaya devam edince bunun erkek bir yer perisi olduğunu anlamış.İzlemeye devam etmiş yer perisini.Bu peri Leo perinin ta kendisiymiş.Leo meyve ve odun topladıktan sonra dinlenmek için su kenarına oturmuş.O an da suda çok güzel bir kız görmüş.Ulaşmak için elini suya sokmuş ama görüntü kaybolmuş. O anda bu görüntünün gökyüzünden yansıdığını anlamış.Kafasını kaldırdığı an incilerden hatta aydan bile daha güzel bir kız görmüş. Daha sonra kızın gözlerine bakmış.Göz göze geldikleri anda birbirlerine tutulmuşlar. Ama Luna utanmış ve birden koşarak uzaklaşmış. Leo iç çekmiş ve şöyle söylemiş:
-Güzel peri, umarım tekrar görebilirim seni.Yarın gene geleceğim ve seni bekleyeceğim.Luna eve vardığında kalbi güm güm atıyormuş.Kendi kendine şöyle demiş:
-Acaba nasıl biri,kötümü yoksa iyimi? Yarın tekrar gideceğim ve belki gelir diye bekleyeceğim.İkisi de ay doğduktan, ışığıyla her yeri aydınlatıp yerini tekrar güneşe bıraktıktan sonra aynı yere gitmişler ve birbirlerini tekrar gördükleri için içleri sevinçle dolmuş.Bugünden sonra sürekli aynı vakitte buluşmuşlar ve sohbet etmişler.Zaman geçtikçe birbirlerini daha çok sevmiş ve bağlanmışlar.Bir gün Luna evden tekrar çıkmış mutlu mutlu gidiyormuş buluşma yerine bu yüzden onu takip eden Anthony’i fark edememiş.Anthony ile çocukluk arkadaşıymış,Luna’yı yıllardan beri seviyormuş ama bir türlü hislerini itiraf edemiyormuş.Luna’nın bu kadar mutlu gözükmesi dikkatini çekmiş ve nedenini merak etmiş. Öğrenmek için Luna’yı takip etmiş.Luna yürümüş, yürümüş bir süre sonra durmuş ve bulutlardan aşağı bakmış.Anthony,Luna’nın yasaları çiğnemesine çok şaşırmış.Sonra birisiyle konuştuğunu fark etmiş.Dayanamayıp kafasını eğmiş o da ve gördüğü manzara karşısında deliye dönmüş çünkü bir erkek yer perisi ile konuşuyormuş.Öfkeyle Luna’nın babasının yanına gitmiş ve gördüklerini anlatmış ona.Luna eve döndüğünde babası ona bağırmış:
-Ne yaptığını biliyorum.Beni düş kırıklığına uğrattın, nasıl olurda bir yer perisiyle konuşmaya cüret edersin.Seni evimde istemiyorum artık.Anthony ile evlenmeniz en doğru karar olacak. Luna çok üzülmüş bu duyduklarına ve şöyle demiş:
-Yıllardır neden bu öfke ve kin. Nefret neye fayda sağladı,kimi mutlu etti?Ya hiddetin bedeli,tek sağladığı kazanç akıtılan kanlar ve gözlerde ki yaşlar değil mi?Halbuki çok iyi Leo.Kelimeleri, düşünceleri ve en önemlisi kalbi.Üstelik kardeşim gibiydi Anthony, onunla büyüdüm ve yetiştim ben tıpkı bir kuşun iki kanadı gibi. Hem ayrıca evlenemem ben onunla çünkü kalbim başkasının kalbiyle mühürlü. Babası ise öfkeyle bakmış ve:
-Evleneceksiniz! diyerek bağırmış. Luna ağlayarak Leo ile buluştukları yere gitmiş.Gün boyunca ağlamış,inci yaşları sel gibi akmış,bulutların arasından.Onun ağladığını gören bulutlarda çok üzülmüş ve bulutlarda ağlamış Luna ile.Öbür gün Leo buluşmak için geldiğinde, yağmur yağdığını görmüş ve şaşırmış önce.Çünkü yağmurun mevsimi değilmiş.Bulutlar bu zamanda hep gülermiş. Başını kaldırğında sevgilisinin güzel gözlerinin, inci damlalarla ıslandığını görmüş.Kalbi incinmiş bu anda. Luna’sını ağlatan nedeni merak etmiş ve sormuş ona,Luna her şeyi anlatmış birbir.O anda sanki Leo’nun kalbine bir hançer saplanmış ve kalbinden akan sızı gözyaşları ile karışmış toprağa.İkiside sen olmazsan ben yaşayamam sevgilim demiş birbirlerine. Ağlamışlar hem de çok ağlamışlar. inların gözyaşlarını gören kuşlarda ağlamış ağaçlarda.O anda bu iki gencin feryadına tanıklık eden ve bunca varlığında ağlamasını sağlayan iki perinin sevdası yer ve göğün yüreğine dokunmuş.Onların ayrı kalmasına dayanamamışlar ve bu yüzden iki genci kavuşturmak için anlaşmışlar.Bu iki gencin ruhu ile yepyeni bir canlı yapmışlar.Onların kalpleri kadar yumuşak ve gözyaşları kadar saf,masum.Bu varlık toprakta yaşayabilir ve gökyüzünde süzülebilirmiş de.Bu varlık karahindibaymış.Bu sayede iki aşık kavuşmuşlar sonsuza dek.Bu olanları izleyen yer ve gök halkı düşmanlığın bitmesine karar vermişler,iki halk bir bütün olmuş ve birlikte huzur içinde yaşamışlar dünya gezegeninde.Onlardan geriyeyse bize sadece bu güzel aşıkların bitkisi kalmış.Onların ruhuyla saf ve sevgi dolu olan bu bitkiyi dünyaya gelen insanoğlunun saf ve sevgi dolu çocukları da çok sevmiş.Ve ne zaman bir çocuk görse onu,tomurcuklarının gökyüzündeki dansını izlemek için içi kıpır kıpır etmiş.
Melek Kaya