Aşkın En Sarı Hali
Evimiz giriş katta olduğundan fazla güneş almıyordu. Ben de vücudumun ihtiyaç duyduğu güneş ışığını ya koruda ya da sahilde her gün yürüyüş yaparak bir nebze de olsa alabilmeyi umuyordum. Hava yağmurlu olduğunda kapkaranlık olurdu odamın içi. Sabah mı akşam mı dışarı kendimi atana kadar onu bile anlamazdım. Yürüyüş alışkanlıktan da öte bir ihtiyaçtı yani.
Yine biraz yağmurun çiselediği ama havanın yumuşak olduğu günlerden biriydi. Saatimin adım sayacını açıp hızlı hızlı yürümeye başladım. Koru dediğim yer o kadar da uzun bir yürüyüş parkuruna sahip değildi. Sahil de evin yakınındaydı ama havanın daha sıcak olduğu günlerde orada yürüyüş yapmayı tercih ediyordum. Deniz tarafı soğuk oluyordu çünkü. Koruyu boylu boyunca bir kez yürüyerek parkurun üst kısmını tamamlamıştım. Bir de yokuş aşağı indiğinizde piknik alanlarının olduğu kısımlar vardı. Aşağı inmesi kolay da çıkması zor diye pek tercih etmiyordum o yola girmeyi. O gün ne olduysa birden fikrim değişti. İyi ki de değişmiş! Çünkü o gün ben sevgilime kavuştum.
Piknik alanının ilerisinde korunun alt yola açılan kapısına doğru bir abla kedileri beslerken gördüm ben sevgilimi. Sağ patisi havada, gözleri iltihaptan kapanmış, büyük kedilerin mamasına çöktüğü küçücük kalmış bir Sarmandı benim sevgilim. Ablayı tanıyordum, elinden ancak besleme yapmak geliyordu. Veteriner masrafını karşılayacak gücü yoktu. Peki benim sevgilimi kimse görmemiş miydi? Yanından yürüyüp geçmişler miydi öylece?
Ben geçemedim. Kucağıma aldığım gibi sanki alev topu tutuyormuş gibi oldum. Ateşler içinde yanıyordu sevgilim! Yaklaşık üç ay süren meşakkatli bir tedavi sürecinin ardından artık aşkımızı doyasıya yaşıyorduk. Üç patisiyle de gayet hareketli olan sarışın sevgilimin adı ne mi dersiniz? Hergele!
Fatma Betül Korkmaz