Klişe Bir Aşk Hikayesi
Onunla soğuk bir kış sabahında, üzerime alelade geçirdiğim paçavraların içinde, mezarlığın orta yerinde tanışacağım aklımın ucundan geçmezdi. Elimi ısıtmak için aldığım kaynar ve ucuz granül kahveyi istemsizce sıkıp üzerime döktüğümde canımın acısını anlamamıştım bile. Zaten onu ilk gördüğüm anda hissettiğim duygudan daha yoğun bir duygu, daha büyük bir acı duyumsamam mümkün olamazdı. Bakışlarımın ona sert bir kayaymışcasına çarpması, ardından kahvemin dökülmesi etrafında bir hareketin olduğunu fark etmesini sağladı ve donuk gözlerini bana çevirdi. Artık yanına gitmekten başka bir seçeneğim yoktu. Oraya ulaşıp karın üzerine oturduğumda bana dönüp “burada ziyaret ettiğim çok kişi var” dedi. Çok sert ve kalındı sesi, ağlamıyordu. İçine akıtıyordu gözyaşlarını. Bıçak gözlerine, sert gibi gösterdiği yumuşak kalbine, çektiği acının onun üzerinde yarattığı buhrana, karların düşüp yuvasını bulduğu kıvırcık saçlarına aşık olmamak elde değildi. Eski sevgilimin bedenini ziyaret ettiğim bu yerde şimdi bu şahısa tutulmak ihanet gibi hissettirmemişti. Onun da bu durumu onayladığını seziyordum ruhumun derinliklerinde. “Nasıl öldü?” dedi düşüncelerimi duyarmışçasına. “Araba kazası.” dedim. “Karşıdaki yüzde yüz suçlu.” diye de ekledim çok önemi varmış gibi. “Yakalandı mı?” diye sordu acı bir tebessümle. Beni anlıyordu, biliyordum. “Maalesef.” Diye fısıldadım. Elimi tuttu, tutuşundan anladım sevgi dolu olduğunu. Midemde kelebekler uçuşturan, kalbimi hızlı hızlı attıran, başımı döndüren bir aşk değildi bu. Acılarımızın birbirini tamamlamasıyla oluşan, kısa diyaloğumuza rağmen benim onu onun da beni anladığını bilmekle başlayan bir aşktı. Masum, üzgün küçük bir çocuk gibi bakıyordu. Temizdi, çok temiz. Bana umutsuzca aşık olduğunu, hayatımızı birbirimizle geçirmemiz gerektiğini söyleyecek gibi dudaklarını araladı.
“Sen ne aptal bir küçük kızsın öyle. Buradaki herkesi ben öldürdüm.”
Ekin Ece Ontaş